yorgan

hafıza biriktirme çabası

Cumartesi, Haziran 30, 2007

Bir Bilgisayar Müzisyeninin Endişesi

Sometimes, though, I wonder if today's most advanced, mind-blowing computer music will sound to future ears the way some of the over-wrought early DX7 stuff sounds to me now. The music from that era that seems to last is that which used the new sounds judiciously, as part of a sensitive mix.
# Bu Chuckk Hubbard'ın Csound mail listesinde dönenen, müzisyenlerin programlama bilgisine ihtiyacı konulu muhabbette söylediği bir sözdü. Ben de DX7 kullanılan parçaları dinlediğimde, artık o tonlar o kadar klişeleşmiş ve kafamda bir kategoriye girmişler ki, hemen "eski, olmamış deneyler" yaftasını yapıştırıveriyorum. Aydın Esen yahut Herbie Hancock'un FM algoritmasının kullanıldığı synth'lerle yaptıkları şarkılar, müzisyenlerin çalgıyı kullanma yeteneklerini ve beste güçlerini yansıtsalar da "ulan dinlemediniz mi şu kaydınızı, sesler dandik değil mi?" sorularının kafama üşüşmesini engelleyemiyorlar.
# Bu da beraberinde "peki ben bu FM tekniğini nasıl kullanabilirim?" sorusunu getiriyor. Neyse ki, işitme sistemim FM klişelerine karşı çok duyarlı da kendi üretimimimin dandikliğini anında tespit edebilir, üretimi durdurabilirim.
# Aphex Twin bu klişeleri, farklı bağlamlarda birleştirerek güzel eserler verebiliyor. Başar'ın da sevdiği Fingerbib mesela. Kullanılan enstrumanları yeniden tanımlamak, onlara özgün bağlamlar bulmak her zaman mümkün tabii. Ama bu ancak büyük müzisyenlerin altından kalkabileceği bir iş. Bakalım hanım Wikipedia'da Squarepusher ne söyler:
An instrument is always open to re-definition. Thus I encourage anybody remotely interested in making music to boldly investigate exactly what the rules are to which you, as a modern musician, are subject. Only thus can you have a hope in bending and ultimately rewriting them.

Timaios

# Ahmet'ten Platon'un Timaios diyaloğunu almıştım kaç zaman önce. Okul bitince okumaya başladım. Daha doğrusu yazın okunacak kitapları, ön yüz alanlarına göre üst üste dizdim, bir Cumhuriyet Dünya Klasiği olduğu için en üstte bu kitap kaldı.
# Biz şimdi bilgiye ulaşmada esas yol olarak, deneyle sınanan bilimsel araştırma metodunu bellediğimiz için kitapın içeriği günümüzde rahatlıkla safsata olarak algılanabilir. Oysa düşündüm ki, eğer bu paradigmanın içinde yetişmemiş olsaydım, o çağlarda doğmuş olsaydım ve evrendeki yerimi ve evrenin yerini anlamaya çalışarak nedenler peşinde koşsaydım bu kitabın yazarı gözümde gerçek bir peygamber değeri taşırdı.
# Platon önce, Devlet'te dediği üzere halka kendi kökenine dair gurur duyacağı bir hikaye anlatıyor. Atina halkının çökmek üzere olan Atlantis'ten gelen istilacılara karşı bilinen dünyayı nasıl cesurca koruduğunu anlatıyor. (Türk Tarih Kurumu da Orta Asya'dan göçen Türk'lerin hikayesini yazarken, Atatürk Güneş Dil teorisini ortaya atarken bu bir motivasyonla hareket etmiş olabilir.)
# Neysem, burayı çabuk geçiyor ve bir insanın, varlığa dair olası hemen her sorgulamasına bir yanıt içeren geniş kapsamlı bir açıklamaya girişiyor. Kozmolojiden, evrenin yaratımından başlıyor, "güneş sistemi"nden "atom"lara kadar iniyor, bilgiye ulaşmanın farklı metodlarını anlatıyor. Neden çevremiz gördüğümüz gibi, neden görüyoruz, nasıl görüyoruz? Öyle ki başımız neden yukarıda sorusuna bile bir yanıt var. Ontoloji, epistemoloji, etik, estetik hep içiçe.
# Okudukça Platon'un neden bu kadar önemli sayıldığını anlıyorum. Belli ki kendinden sonraki kuşaklara çok büyük etkisi olmuş. Evreni yaratışını anlattığı Tanrı Hristiyanlık'taki Kutsal Ruh'un kaynağı sanırım. Ayrıca canlı bir varlık olarak anlattığı evren de sunduğu şekliyle son derece tassavvufi bir yapıda. İslam alimleri de bu esere bolca başvurmuş olmalılar.
# Renklerin nedenini/nasılını anlattıktan sonra, bendeki korkunç Türkçe çevirisinde, şöyle diyor:
Öteki renklere gelince; onların da nasıl oluştuğu akla yakın bir biçimde açıklanabilir. Ama bu olayları deneyden geçirmeye kalkışmak, insanoğlunun özüyle Tanrı özü arasındaki ayırımı tanımamak olur. Gerçekten, birçok şeyi bir tek şey durumunda birleştirmek, sonra o bir tek şeyi bir çok şey durumunda dağıtmak, ancak Tanrı zekasın, Tanrı gücüne vergidir. İnsanoğlu bu iki işi ne şimdi gerçekleştirebilir, ne de gelecekte.
# Anladığım kadarıyla Platon deneyi dışlıyor, gereksiz ve yetersiz görüyor. Peki benim eğitimime kökünden düşman bu metinden bugün ne anlayabilirim? Heisenberg'in anılarında, bir çatı arasında bu çok ağır kitapla cebelleştiğini anlattığı bir bölüm okuduğumu hatırlıyorum. O da uğraştığına göre kesin bir hikmeti vardır.

Etiketler: ,